Zina eden bir şahıs tövbe eder ise Müminle evlenebilir mi?

Soru: Zina eden bir şahıs günahına tövbe ederse bir başka insanla evlenebilir mi? Çünkü Kuran-ı Kerimde bir ayette zina yapan bir insanın mümin kişilerle evlenemeyeceği bildirilmektedir.

Cevap: Sorunuzu Kuran ve Sünnet ışığında değerlendirmek istiyorum. İslam Dini öncelikle kişilerin hataya düşmemeleri için yasaklar getirir. Ancak hataya düşenler için ise hatanın içinde kalıcı değil hatayı terk edenlerin affedileceğine dair müjdeler verilir. Örneklerle konumuzu izah etmeye çalışalım. Mesela adam öldürmek büyük günahtır. Bir mümini kasden öldüren kimsenin ebedi cehenneme gireceğine dair ayet vardır. Zina etmek haramdır. Zina edenler müminlere haram kılınmıştır. Faiz yemek haramdır. Buna benzer yasak kapsamına alınmış birçok ayet vardır. Zina ile ilgili Kur’an-ı Kerimde geçen yasak şöyle ifade edilmektedir.

“Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu Müminlere haram kılınmıştır.”[1]

Ayette geçen durumu işlemiş bir insan hatasından dönerse acaba mümin bir insanla evlenemez mi? İşte tartışmanın odak noktası budur. Yani bir kimse eğer bu yanlışları yapmışsa yapacak bir şey yok mudur. Ayette Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır.

“Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[2] Diğer bir ayette ise şöyle buyrulmaktadır. Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir.[3] Tövbe ile ilgili diğer ayetlere bakılırsa Yüce Yaratan hata edenlerin hatalarından dönmeleri, bir daha o hataya düşmemek için çalışmaları, Allah’a gerçek anlamda kul olmaları halinde tövbeler kabul edilmekte ve sanki o hata hiç işlenmemiş kabul edilmektedir.

Kuran-ı Kerimden bir diğer hususu sizlere aktarmak isterim. Furkan sûresinin 68-70. âyetlerinde Cenâb-ı Hakk’ın has kulları anlatılırken onların Allah Teâlâ’ya ortak koşmayacakları, adam öldürmeyecekleri ve zina etmeyecekleri belirtilir. Bu günahları işleyenlerin ise, yaptıklarının cezasını mutlaka çekecekleri ve kıyamet gününde pek kötü bir duruma düşecekleri anlatılır. Sonra da bir istisna yapılarak şöyle buyurulur:

“Ancak tövbe ve iman edip iyi işler yapanlar başkadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır; engin merhamet sahibidir.”

Tövbe kapısını açık bırakarak günahkâr gönüllere soğuk sular serpen bu âyet-i kerîmeyi Zümer sûresinin 53. âyeti pekiştirmekte ve sonsuz merhamet sahibi Allah Teâlâ’dan asla ümit kesilmeyeceğini şöyle ifade etmektedir:

“Ey kendilerinin aleyhinde çalışarak haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.”[4]

Sevgili Peygamberimizden bizlere tövbe konusu ile ilgili çok önemli bir hadis gelmiştir. Efendimiz zamanın birinde yaşanmış bir olayı şöyle anlatmaktadır.

“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler.

Bu adam râhibe giderek:

- Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? diye sordu.

Râhip:

- Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:

- Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.

Âlim:

- Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.

Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti.

Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.

Rahmet melekleri:

- O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.

Azap melekleri ise:

- O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.

Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.

Hakem olan melek:

- Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi.

Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.”[5] Adam öldüren bir şahsın durumun anlatan bu hadisten çıkardığımız sonuçları şöyle özetleyebiliriz.

-Kişi günahım çoktur, artık bundan sonra Rabbim beni bağışlamaz diye ümitsiz olmamalıdır. Çünkü günah ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın merhameti daha büyüktür.

- Cenâb-ı Hakk’ın kendisine yönelenleri kabul etmektedir. Böyle bir yaşantı içerisinde olanlar, bir gün gelir Allah’a yönelir; tövbe ederek günahlarını affettirir.

Bir başka hadis-i şerif ile konumuzu daha iyi anlamaya çalışalım. Güzide sahabîden Ebu Zerr el-Gifârî (r.a.) anlatıyor: “Ben, bir keresinde Rasulullah (s.a.s.)'ı ziyarete gel­dim. O, üzerinde beyaz bir elbisesi olduğu halde uyuyor­du. (Döndüm) sonra yine geldim. Bu defa uyanmıştı.

Rasulullah: "Lâ ilahe illallah, deyip de sonra bu ikrar ve iman ü-zere vefat eden her kul, muhakkak cennete girecektir" bu­yurdu.

Ben: O kul, zina etse, hırsızlık yapsa da mı?, diye sor­dum.

O: "Zina etse, hırsızlık yapsa da girecektir" buyurdu.

Ben: Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?, diye tekrar sor­dum, O:

"Zina etse de, hırsızlık yapsa da", buyurdu.

Ben (üçüncü defa):

Zina etse, hırsızlık yapsa da mı?, diye sordum.

Rasulullah: "Evet, Ebu Zerr'in burnu toprakta sürünmesine rağ­men o kul, zina etse de, hırsızlık yapsa da (cennete gire­cektir)”[6] buyurdu.

Sonuç itibariyle Tövbe kapısı açıktır. Tövbe kapısının açık olması ise “nasıl olsa Allah bizi affeder” diyerek günah işlemeye sebep değildir. Affedilecek olunması kişiyi günaha sürükleyecek husus olmamalıdır. Zina yaparken ölümün insana ulaşmayacağını hiç kimse garanti edemez. Bu sebeple asıl olan şey günaha düşmemektir. Hatayı işlememektir. Ama böyle bir yanlışa düştükten sonra kişi affedilmez değildir. Yani ifrat ve tefrit noktasına düşülmemelidir. Affedilmek var diyerek günahlar işlenmemeli, günah işleyenler için ise Allah sizi affetmez denmemelidir. Nitekim Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi hatasına tövbe ederek nice gözyaşları dökerek affedildi ve Efendimizin ashabından oldu. Yanlışının farkında olan bunun için pişmanlık duyan, bir daha yapmayacağına dair söz veren, Allah’a kul olmayı kabul eden birisini Rabbimiz affetmektedir. Ancak şu maddeleri yeniden hatırlatmakta fayda görüyoruz. Günahına Tövbe eden kişi,

-Günahtan kopmalı, kesinlikle terk etmelidir.

-Bu günahı işlediğine pişman olmalıdır.

-Bir daha o günahı işlememeye azmetmeli, kesin karar vermelidir.

Yukarıda yapmış olduğumuz izahatlar ışığında, gaflet ve hata ile günah işlemiş zina yapmış bir insan günahından tamamen kopup, tövbe edip, pişman olduktan ve bir daha öyle bir fiiliyatı işlememeye söz verdikten sonra İnşallah hatası affedilmiş olur. Bu sebeple de -Nur Süresi 3. ayet-i kerimede bildirilen- zina yapmamış bir insanla evlenmesi caiz olur. Her şeyi en iyi Allah bilir.

Affedilen inşallah günahı işlememiş gibidir. Peygamber Efendimiz bir hadislerini zikrederek cevabımızı bitirmek isterim. “Günahına tövbe eden onu işlememiş gibidir.”[7]

 

www.guncelvaaz.com

Ahmet Ünal

Vaiz


 

[1] Nur, 24/3

[2] Maide, 5/39

[3] Nisa, 4/16

[4] Zümer, 39/53

[5] Riyazü’s-Salihin, Hadis No:21

[6] Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Libâs, Bab 24, Hadis No: 44

[7] İbni Mace, Sünen, c.2, s. 1420

Tags

Yazdır   e-Posta

Diyanet İşleri Başkanlığı müktesebatına uyumlu cuma vaazlarımızı www.guncelvaaz.com internet sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Ahmet ÜNAL

Başkanlık Vaizi