Rabbimize Yakınlık Yolunda Yeni Bir Fırsat: Kurban

Rabbimize Yakın Olma Yolunda Yeni Bir Fırsat: Kurban

لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِن يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ

“Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!”

(Hac, 22/37)

Takvamızdan başka Rabbimize bizler ne arz edebiliriz? Takvamızdan başka dünyada ve ahirette bizleri neler mutluluğa ulaştıracaktır? Niyetlerimiz halis olmasa ve samimiyetle Rabbimize yönelmesek bizleri ne kurtaracaktır?

Âdem (a.s.), Havva annemizle birlikte cennete işledikleri küçücük bir hatadan (yasak meyveyi yemelerinden) dolayı yeryüzüne indirildikten sonra, her ikisi de samimiyetle

قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ

“(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf, 7/23) diyerek tövbe ettiler de Rahman-ı Rahim onları affetmedi mi?

Nuh (a.s.) emrolunduğu üzere Rabbine sığınarak dağın başında bir gemi yapıp o gemiyle, kendisi ve inanlar tufandan kurtulmadı mı?

Musa (a.s.), ihlâsla çıktığı yolda önünde Kızıldeniz açılıp oradan geçmedi mi?

İbrahim (a.s.), takva sahibi olarak Rabbine yöneldi de Rabbi onu Nemrut’un ateşinden kurtarmadı mı? Yaratanın evladı İsmail (a.s.) ile imtihan ettiği İbrahim (a.s.) takvasıyla bu imtihanda başarılı olmadı mı?

Ya İsmail (a.s.)! O ki, körpecik bir çocukken kesilmekle imtihan edildiği bu dünyada Rabbine sığınarak ve takva sahibi olarak,

قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ

Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun.” (Saffat, 37/102)diyerek kazananlardan olmadı mı?

Ya Hacer (r.a.) annemiz! Hz. İbrahim, kendisini daha süt emen çocuğu İsmail (a.s.) ile Mekke’de bırakıp giderken, “Ey İbrahim! Bizi buraya bırakıp nereye gidiyorsun dediğinde”, Hz. İbrahim (a.s.)’dan “Bu Rabbimin emridir” cevabını aldığında “Rabbim bana sahip olur” diyerek Rabbine yönelmedi mi? Çocuğuna bir damla su bulması gayretine karşılı Rabbi, onu zemzemle müjdelemedi mi?

Nice hayatlar dünyada yaşandı ve bitti. Niceleri kaybetti, niceleri kazandı. İblis kaybetti, Hz. Âdem kazandı. Kabil kaybetti, Habil kazandı. Firavun kaybetti, Hz. Musa kazandı, Nemrut kaybetti, Hz. İbrahim kazandı. Ebu Leheb, Ebu Cehil kaybetti, Hz. Muhammed (s.s.a) kazandı. Şimdi sıra bizde bu kurban bayramında kendimize sormalıyız artık. Kazananlardan mı olacağız, kaybedenlerden mi olacağız?

Önce Niyet

Amellerimiz niyetlerimize göre şekillenir. Niyetlerimiz halisse amellerimiz değer kazanır Yüce Yaratan nezdinde. Ancak ameller halis olmayınca en önemli ibadetler bile bir değer kazanmaz Yaratan katında. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuştur.

إنَّمَا اﻻعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى

“Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır…” (Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1, (I, 2))

Kurban Bayramı arifesinde bulunduğumuz şu günde kurbanlıklarımızı almak için pazarlara giderken, kurban bayramı namazı için safları doldurup namaza dururken, kurbanlıklarımızı keserken, kurbanlıklarımızın etlerini ihtiyaç sahiplerine dağıtırken ilk ve temel ilke Allah Rızası’dır. Bu hassasiyeti –Allah rızasını- hayatımızın her alanına aktaralım. Aktaralım ki; kurtuluşa erenlerden olalım.

Allah-u Teâlâ’da samimi bir niyetle ibadet yapmaya bizleri yönlendiriyor. Beyyine süresinde şöyle buyrulmaktadır.

وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَلَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُالْقَيِّمَةِ

“Halbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.” (Beyyine, 98/5)

 

Niçin Kurban?

Kurban Allah’a yakın olmak anlamına gelmektedir. Biz Kurban kesmekle Rabbimize yakınlık kurmaktayız. Hz. Âdemin iki oğlu Habil ve Kabil’in Allah’a yakınlık için kurban sundukları, ancak ihlâs ve samimiyeti sebebiyle Habil’in kurbanının kabul edildiği, Kabil’in kurban olarak sunduğu değersiz bir ekinin kabul edilmediği bizlere bildirilmektedir. Bu konuyla ilgili Maide süresinde şöyle buyrulur.

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَىْ ادَمَ بِالْحَقِّ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاخَرِ

“(Ey Muhammed) Onlara Âdemin iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti.” (Maide, 5/27).

Kurban ibadeti Rabbimizin bir emridir. Kevser süresinde Yüce Yaratan;

فَصَلِّلِرَبِّكَوَانْحَرْ“Rabbin için namaz kıl, kurban kes” (Kevser, 108/2) buyurmuştur. Ayette geçen “venhar” emri başka anlamlara geldiğinden dolayı kurban kesme vacip olarak hükme bağlanmıştır.

Kurban İbadetinin ne kadar önemli, ne kadar değerli ve ne kadar gerekli olduğunu Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu hadisinden öğrenmekteyiz.

مَا عَمِلَ آدَمِىٌّ يَوْمَ النَّحْرِ أحَبّ .إلى اللّهِ تَعالى مِنْ إهْرَاقِ الدِّمَ إنَّهَالَتَأتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ بُقُرُونِهَا وَأشْعَارِها وأظﻼَْفِهَا، وَإنَّ الدَّمَ لَيَقَعُ مِنَ اللّهِ تَعالى بِمَكَان قَبْلَ أنْ يَقَعَ في اﻷرْضِ فَطِيبُوا بِهَا نَفْساً

“Âdemoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmaz. Şüphesiz ki kesilen kurban kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnakları ile gelir. Hiç şüphe yok ki kesilen kurban, kanı yere akmadan önce Allah katında kabul görür. Öyleyse gönüllerinizi kurban ile hoş ediniz.” (Tirmizî, Edâhî 1.IV,83)

Kurban Sadece Ümmet-i Muhammed’e Has Bir İbadet Değildir.

Kurban İbadeti sadece biz Ümmet-i Muhammed için emredilmişi bir ibadet değildir. Hz. Adem (a.s)’dan başlayarak gelen tüm ümmetler için emredile gelmiş ibadetlerden biridir.Hac süresinde şöyle buyrulmaktadır.

وَلِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللّهِ عَلى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهيمَةِ الْاَنْعَامِ...

            “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” ( Hac, 22/34)

Kurban İslam Dininin Şiarı (Nişanesi)’dır.

Şiar; bir şeyi başka şeylerden ayırt eden, onu diğerlerinden farklı kılan özellik sembol demektir. Bu anlamda Kurban ibadeti İslam Dinini diğer dinlerden ayrı kılan unsurlar taşır. Yani bizler yabancı bir beldeye Kurban Bayramı günü gittiğimizde orada kurban kesildiğini gördüğümüzde o beldede Müslümanların olduğunu anlarız. İşte kurban ibadeti ve kurbanlık hayvanlarda birer nişanedir. Hac süresi 36. Ayette şöyle buyrulmaktadır.

وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَائِرِ اللّهِ لَكُمْ فيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ فَاِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ كَذلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

                “Kurbanlık deve ve sığırları da, sizin için Allah'ın (dininin) nişanelerinden (kurban) kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. O halde onları saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit (yani canları çıktığında) onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz” (Hac, 22/36).

Gün! Hz. İbrahim (a.s.), Hz. İsmail (a.s.), Hz. Hacer (r.a.) olma günüdür.

رَبِّ هَبْ لى مِنَ الصَّالِحينَ فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَليمٍ فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْىَ قَالَ يَا بُنَىَّ اِنّى اَرى فِى الْمَنَامِ ْ اَنّى اَذْبَحُكَ فَانْظُر مَاذَا تَرى قَالَ يَا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنى اِنْ شَاءَ اللّهُ مِنَ الصَّابِرينَ فَلَمَّا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبينِوَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَا اِبْرهيمُقَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَا اِنَّا كَذلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنينَ اِنَّ هذَا لَهُوَ الْبَلؤُا الْمُبينُ وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظيمٍ وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى الْاخِرينَ سَلَامٌ عَلى اِبْرهيم كَذلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنينَ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنينَ

   “(İbrahim), 'Ey Rabbim! Bana iyilerden (bir oğul) ihsan et', dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince; 'Ey oğlum!, Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?' dedi. (İsmail), 'Babacığım! Sana ne emrolunuyorsa onu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın' dedi. Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) teslim olup. İbrahim de onu yüz üstü yere yatırınca, ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız” “Şüphesiz bu apaçık imtihandır.” (İsmail'e karşılık) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisinden sonra gelenler arasında ona güzel bir nam bıraktık. Selam olsun İbrahim’e, 'İşte biz iyi insanları böyle ödüllendiririz. Çünkü o mü’min kullarımızdandır” (Saffat, 37/100-111).

Gün! Müslüman Kardeşlerimize Yardım Etme Günüdür.

Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Bu kardeşlik Yaratan tarafından Hucurat süresinde bizlere bildirmiş, Peygamberimiz (s.a.s)’in hadislerinde bu konuya ehemmiyetle yer verilmiş, Ensar ve Muhavir arasında gerçekleştirilen kardeşlikle bu kardeşliğin nasıl olması gerektiği tüm Müslümanlara gösterilmiştir. Bugün, Rabbimizin imtihan vesilesi için verdiklerini sadece Allah rızası için Müslüman kardeşlerimize aktarma günüdür.

Kurban’ın Allah’a yaklaşma anlamına geldiğini yeniden sizlere hatırlatarak, Rabbimize yaklaşmada Müslüman kardeşimize destek olmanın ne kadar önemli olduğunu yeniden vurgulamak isterim. Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyuruyor.

المسلمُ أَخــو المسلم لا  يَظلِمُه ولا يُسْلِمُهُ . ومَنْ كَانَ فِي حاجةِ أَخِيهِ كانَ اللَّهُ فِي حاجتِهِ، ومنْ فَرَّجَ عنْ مُسلمٍ كُرْبةً فَرَّجَ اللَّهُ عنه بها كُرْبةً من كُرَبِ يومَ القيامةِ ، ومن سَتَرَ مُسْلماً سَتَرَهُ اللَّهُ يَومَ الْقِيامَةِ

 “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslüman’dan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslüman’ın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhari, Mezalim 3)

Yanı başımızda Suriye’li, Irak’lı Müslüman kardeşlerimiz Muhacir olarak ülkemize sığındılar. Dünyanın birçok köşesinde ise bir yardıma muhtaç olan Müslüman kardeşlerimiz var. İşte bu bayram Müslüman Kardeşlerimizin yanında Allah rızası doğrultusunda olmakla Rabbimize kurbiyetimizi (yakınlığımızı) göstermiş olacağız. Biz Müslüman kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılayacağız ve sıkıntılarını gidereceğiz, Rabbimizde bizlerin ihtiyaçlarını karşılayacak ve sıkıntılarımızı giderecek.

Kardeşlerim!

Bilin ki; bu sıkıntılar bitecek. Allah zalime hiçbir zaman fırsat vermediği gibi şimdi de fırsat vermeyecek. Allah her daim mazlumun ve mazlumu destekleyenlerin yanında olduğu gibi şimdi de olacak. Önemli olan bizlere düşen vazifedir. Önemli olan imtihanımızı başarılı vermemizdir. Önemli olan Müslüman kardeşimizi desteksiz bırakmamamızdır. Önemli olan Rabbimizin rızasını kanmamızdır. 2009 yılından bu yana başta Filistin olmak üzere, Somali’ye, Myanmar’a, Mısır’a, Filipinler’e, Suriye’ye, Afganistan’a, Pakistan’a, daha birçok kardeşimize yardımlar ettik. Allah’ta bizlere yardım etti. 2009 yılından bu yana dünyada yaşanan birçok ekonomik, sosyal vb. kriz, şükürler olsun ki, Ülkemize zarar veremedi. Bizler Müslüman kardeşlerimizin yanında olduğu müddetçe Rabbimizin izniyle hiçbir kriz ülkemize zarar veremeyecek.

Kurban İbadetinde Dikkat Edilmesi Gerekli Hususlar Vardır

Müslüman elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kişidir. Müslüman kendisi için istediğini diğer varlıklar içinde isteyebilen insandır. Müslüman yaptığı işi ihsan şuuruyla yapandır. Müslüman olanın yanında herhangi bir gözetleyicinin olmasına gerek yoktur. Müslüman olan her daim Yaratan’la beraber olduğunun bilincindedir.

Müslüman kurbanlıkları satarken asla alıcıları aldatmaz. Büyükbaşta hayvan iki yaşını, devede beş yaşını, küçükbaşta ise keçi ve koyun bir yaşını doldurmuş olması gerekir. Ancak koyun altı aylıktan sonra anası gibi gösterişli olursa bu hayvanda kurban edilebilir. Bu sebeple önce satıcılara seslenmek istiyorum ki, asla bu yaşları tamamlamamış hayvanları satmayın. Ayrıca sağlıklı olmayan, hasta, topal, tek gözü kör, zayıf ve cılız olan hayvanlar kurban edilmemektedir. Bilin ki, bilelim ki, kusurlu bir malı kusurunu söylemeden satan bir satıcının kazandığı haramdır.

Müslüman kurbanı aldıktan sonra ona asla eziyet etmez. Kurbanlığı Rabbinin kendisine verdiği bir hediye olarak görür. Hediyeler ise En Sevgili olan Allah’tan gelince değerlerin en yücesi halini alır. Bu sebeple hayvanları incitme hakkımız yoktur.

Müslüman maddi ve manevi temizliği elde etmiş kimsedir. Aslan yattığı yerden belli olur misali, Müslüman’ın bedeni, elbisesi, evi, mahallesi temizdir. Müslüman olan asla insanları rahatsız edecek hiçbir pisliği sokağa atmaz. Bu bayramda siz kardeşlerimize sesleniyorum. Lütfen! Kurbanlıklarınızı kestikten sonra onlardan geriye hiçbir artık bırakmayın. İnsanları rahatsız edecek bir şekilde artıkları bıraktığımız zaman kul hakkına gireceğimizi unutmayalım.

Rabbim her türlü ibadetimizi sadece kendi rızası için yapanlar zümresine bizleri dahil eylesin. Rabbim kurbanlıklarınızı kabul eylesin. Rabbimin her türlü nimeti, selameti, rahmet ve inayetini tüm Müslümanlar üzerine olsun. Bayramınız Kurban, Kurbanınız Bayram olsun.

Allah’a emanet olun.

Ahmet ÜNAL

Uzman Vaiz

Tags

Yazdır   e-Posta